3 Ocak 2018 Çarşamba

2017'de Ne Okumuşum

"Ben bu dünyaya kitap okumak, aklına esince yazı yazmak, akıllı arkadaşlarla 
fikir ve lakırdı yapmak için gelmişim." 
Demiş Sabahattin Ali.
Seninle aynı düşüncede olmak ne güzel Sevgili Sabahattin Ali.

Aklımda kaldığınca 2017 okumalarım

"Vicdan,
Tüm kalbimizin altında duran bir organ..
Vicdan, bir bebeği ilk ağlatan,
Bir ölüyü son terk eden...
Vicdan..."

Kırmızı Zaman/Mine Söğüt

*

"Haklı olmak ile nazik olmak arasında seçim yapmanız gerektiğinde, nazik olmayı seçin."

Mucize/R.j.Palacio

*

“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki.

“Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim. Ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, seni karşılamaya hazırlanacağım zamanı asla bilemem. İnsanın gelenekleri olmalıdır… ”

Küçük Prens/Antoine De Saint Exupery 

*

" Akıl, iki çeşittir: Birincisi, kazanılan akıldır...Sen, onu mektepte çocuk nasıl öğrenirse öyle öğrenirsin... Öbür aklın kaynağı ise candadır... Sen, çeşmeyi gönlünde ara!" 

Havva'nın Üç Kızı/Elif Şafak

*


İnek Elsie Q' nun gözünden; 
"Gördüğüme ne desem, bilemedim. 
Bütün aile oturmuş, hiç ses çıkarmadan ışıklı bir kutuya bakıyordu. 
Tanrılarıymış gibi huşu içinde, suspustular ve Kutu Tanrı konuşuyordu. 
Ya da işte, bir şeyler söylüyordu ve insanlar hem büyülenmiş hem de fena sıkılmış görünüyorlardı. 
Torba gibi bir şeyin içinden çıtırtılı bir şeyler yiyor ve burnum kadar kocaman kaplardan kabarcıklı, renkli su içiyorlardı. 
Herhalde Kutu Tanrının ayin şartları böyleydi ya, esasen anladığımı söyleyemem. 
Dedim ya, gariptir insanlar."

Kutsal İnek/David Duchovny 

*

"Bir başkasının yaşamı konusunda yargıda bulunmak bana düşmez! Bir tek kendim, yalnızca kendim için bir yargıya varabilir, bir şeyi seçer ya da yadsıyabilirim. 

Siddhartha/Herman Hesse

*

İstanbul, yangınları severdi. İstanbul, tarihini yazan yangınları severdi. İster inanın, ister inanmayın. İstanbul bir zamanlar baştan aşağı yangın demekti. Bir zamanlar ahşap şehir her yeni yangınla önce acıya sarınıp yerle bir olur, sonra sevince bürünüp yeniden dikilirdi. Bir oyun gibi. Acımasız çocukların, vahşi çocukların şuursuz ama bir o kadar da eğlenceli oyunu gibi... Bu yüzyıllarca böyle sürüp gitti. Ta ki, geçen yüzyıla... beton yüzyılına kadar. Ahşap egemenliğinin yıkılıp, taş, tuğla cumhuriyetinin kuruluşuna kadar. .. Artık yangınlar şehri yıkmıyor. Artık yangınlar insanları yutuyor.. Tıpkı şehri yıkmayan, insanları yataklarında uyurken zehirleyip, kavurup öldüren o kalleş bombalar gibi... Yangın çıkınca artık bir mahalle yok olmuyor, binalar küle dönmüyor, sadece insanlar ölüyor... İnsanlar ölüyor. .. İnsanlar ölüyor... 

Beş Sevim Apartmanı/Mine Söğüt

*

Bir erkeği babaya dönüştüren kız çocuklardır. Çünkü ancak bir kız çocuğu büyüten erkek kadınları anlamayı öğrenir. Aslında kadınları anlamak, dünyayı, doğayı ve hayatı anlamaktır. 📚

Toprak/Buket Uzuner

*

Bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce aşık olur. Ne mutluluktur öte yandaki, ne de tadıyla meraklandıran bir acı. Aşk diye buna denir. Bir insan bir insanda tekinsiz bir ev görür.

Muz Sesleri/Ece Temelkuran

*

"Eğer sana seçme şansı verselerdi, kısacık hayatın ardından öleceğini bile bile yaşamayı kabul eder miydin?"

"Şimdiyi hiç yaşamayan, hiç yaşamaz."

"Sakın doğanın bir mucize olmadığını iddia etme. 
Sakın bana dünyanın bir masal olmadığını anlatma. Bunu kabul etmeyen, belki masalın sonuna yaklaştığında anlayacaktır ancak. Çünkü o zaman at gözlüklerimizi çıkarmak için son bir imkanımız oluyor, o zaman vedalaştığımız ve onu terk etmek zorunda olduğumuz bu mucizeye kendimizi feda etmek için son bir imkan." 🍊"Olanaksızı hayal etmenin özel bir ismi var. Biz ona "ümit" deriz."

Portakal Kız/ Jostein Gaarder

*

Zaten bu insanlar âleminde, organiği değer görmeyen tek şey insandı. Misal şu zenginler, Mercan'a köylü diye yüz vermezdi de işte böyle köy tavuğu buldu muydu, aman bu ne organik tavuk diye baştacı ederlerdi. Mercan'ın kendi bokunu yiyen bir hayvan kadar değeri yoktu demek...

Kul/Seray Şahiner

*


"Farkında mısınız,
sahip olduklarınızın, başkalarının da işine yarayabileceği bir büyük sofradır yeryüzü? 
Çok mu zor, karşılıksız ve çekinmeden, bir kibrit tanesini, bir tutam tuzu, bir kaya yarığına saklamak? Sonuna kadar tüketip, bitirmek yerine, ihtiyacımız kadarını alıp, geriye kalanını bizden sonrakilere bırakabileceğimiz bir hayat...

Peri Gazozu/ Ercan Kesal

*

"Yırtına bozula düzelecek bu dünya ama biz yetişemeyeceğiz nasılsa.

Tomris Uyar/Diz Boyu Papatyalar

*
Sevgiyle...

1 yorum:

  1. Okuduklarınızı ele alma yönteminiź çok hoş. Belki bir gün bende yaparım.
    Sevgiyle kalın :)

    YanıtlaSil

GÖZLERİNİ AÇTIYSAN YENİ GÜNE, GÜLÜMSE :)

INSTAGRAM bybucanni

 

KAÇ KİŞİ ONLINE