Uzuun bir aradan sonra dikiş makinemle tekrar haşır neşiriz. Bu aralar sadece küçük küçük flörtleşiyoruz kendisiyle ama ikimizde daha samimi olmayı diliyoruz ; )
Üst fotoğrafta ki yastıkları sırf kumaşa deli olduğum için diktim. Valla beyaz mobilyama da çok yakıştılar :)
Şekerlerim ise ihtiyaçtan dikildi. Balkon sandalyelerimde daha rahat oturalım diye. Bel boşluklarımızı doldurma amaçlı ; )
E bahanecekde tekrar makinemin başına oturmuş oldum.
Ahh benim çarpı işim. 1cm e 10 çarpı düşen, çook ince bir etamine yaptığım için, kısa süre de yoruyor gözlerimi. Biran önce bitsin istiyorum.
E şimdi bu kot paçasını niye koydun ki buraya demeyin. Kendisi çook kiymetli, kot pantolonlarım arasında en sevdiğimdi. O sebepten burada olmayı hak ediyor.
Öyle ki artık diz üstüne gelen yerler incecik kalmıştı. Sonrasında cırt, orada bir yırtık oluştu : ) Olsun dedim inatla giymeye devam ettim. Ta ki yırtık boydan boya uzayana kadar.
Ama gördüğünüz gibi hala pes etmiş değilim. Paçalar kesildi, fisto eklendi. Bir süre daha en azından şort olarak benimle olmaya devam edecek ; )
Ve her zaman ki gibi bolca kitap okuyorum. Ama hadi sizde okuyun diyebileceğim kadar kıymetli bir kitap düşmedi elime.
Hep orta karar kitaplar.
En çok Elif Şafak'ın İskender'i sevdim.
He bir de bu aralar, her akşam bir saat de olsa dinlediğim Göksel Baktagir var hayatımda. Çook karmaşık bir dönem de Konservatuardan hocam bir kasetini vermişti bana. Demişti ki, al kahveni, geç pencerenin önüne, dinle... Gör bak ruhun nasıl hafifleyecek.
Ruhunuz huzurda olsun..
Sevgiyle...
Çarpı işine bayıldım.. Bitince harika bir şey olacak. Şeker yastıkların , kumaş seçimin de çoook tatlı :)
YanıtlaSil