14 Aralık 2023 Perşembe

Huzursuzluğun Kitabı / Fernando Pessoa

İşte benim kitabım. 
İçe dönüklüğün kitabı.
Varoluşsal sancılarla dolu bir günlük.
Farkındalığı yükselten, düşündüren, sorgulatan, duygudan duyguya akıtan bir kitap. 
İçimdeki susmayan sesin tesellisi gibi. 
Nasıl tanımlasam, ne desem ifadem eksik kalır.
Özetle;
Kimisi için huzursuzluğun benim için içsel huzurun kitabı. 
Yanlız değilmişimin şahane belgesi. 
Felsefe severler, derinlerde kaybolmak isteyenler buraya...

*Hissetmek- ne renktir acaba?

"... perişanlığımdan yapılma uzun kaputuna sıkıca sarınmış, garda bir bankta kıvrılmış uyuyor kendimi be­ğenmişliğim..."

"Ve görmeden baktığım sokağa hâkim penceremden dışarı sarktığımda, 
kendimi birden, kurusun diye pencerelere asılan, 
sonra orada unutulup yavaş yavaş buruşan, 
sonunda da asıldığı yeri kirleten yaş bir toz bezi gibi hissettim."

*Ruhum bu haldeyken, hayatın hırpaladığı dertli bir çocuk olduğumu
bedenimin tüm bilinciyle hissediyorum.
Bir köşeye atılmışım, oyunlar oynayan başka çocukların seslerini duyuyorum.
Dalga geçer gibi verdikleri kırık, teneke oyuncağı sımsıkı kavrıyorum.
Bugün, 14 Mayıs, saat akşam dokuzu on geçe, hayatımın bütün tadı, bütün değeri
işte bundan ibaret.

*Özgürlük, yalnız kalabilmeye denir.
İnsanlardan uzaklaşabiliyorsan, onlara hiçbir muhtaçlığın, paraya ihtiyacın,
sürüye uyma içgüdün,
aşka, şana şöhrete hevesin ya da merakın yoksa özgürsündür,
bunların hepsi sadece yalnızlıktan ve sessizlikten beslenir.
Yalnız yaşayamıyorsan, doğuştan kölesin demektir."

Arka kapak
Fernando Pessoa 1935’te öldüğünde, sandığındaki eserlerinin sayısı tahmin bile edilemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Üstelik bu isimler yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü farklı kişiliklerdi.

Ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başlandığı zaman bitmemiş eserler de bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20. yüzyıl insanının gerçekliği yadsıyışının, kendini hayallere hapsedişinin güncesiydi bu. Gündüzleri bir mağazada çalışan, geceleri yalnızlığını yağmurun sesinde, ayak seslerinde duyumsayan bir Lizbonluydu Bernardo Soares ya da Fernando Pessoa.

Bugün sadece Portekiz edebiyatının değil tüm dünyanın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Huzursuzluğun Kitabı’ndaki her metin, kırık bir aynanın, gerçekliğin bir yanını yansıtan ve sonsuzca çoğaltan bir parçası.

Sevgiyle...

İnstagram@bybucanni


10 Ekim 2023 Salı

Hızlandıkça Azalıyorum / Kjersti Skomsvold

Ahhh gençlik dörtnala koşup gidiyorsun ve hayat su gibi akıp geçiyor.

Yolun sonunda elimizde kalan en değerli şey sosyal çevremiz olacak,

sahip çıkalım.

***

Hızlandıkça Azalıyorum / Kjersti Skomsvold

Kitapta dibine kadar yalnızlığı ve sosyal fobiyi okuyorsunuz.

Öyle asosyal

ölesiye yalnız,

100 yaşında ölümü bekleyen ama bir türlü ölemeyen Mathea.

Üzülerek okudum.

Hiç kimse bu kadar yalnızlaşmamalı.

Kimse,

bir reçel kavanozunu açtırabilecek birini bulamayacak kadar

yalnızlaşmamalı.

Hayattan bu kadar kopmamalı.

Kentsel yaşam malesef insanları buna zorluyor.

İlk önce apartmanlara tıkıldık, şimdiyse gökdelenlere tıkılmaya çalışılıyoruz.

Etrafımızda insan çoğalıyor fakat iletişim yüzeyselleşiyor.

Birbirimizin yüzüne bakmıyoruz.

Yan dairemizde kim var, altta üstte neler oluyor umrumuzda değil.

İnsanlar ölüyor günler sonra kokusundan fark ediliyor.

Malesef günümüzde Mathea'nın dediği gibi;

"Benim öldüğümü birinin anlaması uzun zaman alabilir."

Ne yazık, ne acınacak durumdayız.

Sorsan modernleştik. Pehhhh.

***

"Bir insandan nefret ettiğimizde onda kendi içimizde gömülü bir şeyden nefret ederiz."

"... geriye kalan azıcık yaşamımı, onunla ne yapacağımı bilene kadar saklayabilmeyi isterdim."

"Zaman her şeydir."

"Her şeyin bir zamanı vardır," dedi rahip, "gökyüzünün altında olan her şey zamanı gelince olur. Doğmanın bir zamanı vardır, ölmenin bir zamanı, bitki dikmenin, bitki sökmenin..."

"Ama hayal kırıklığına uğramak yerine mutlu olmak için, kendimi başkalarına bağımlı bir duruma getirmemem gerektiğini söylüyorum kendime. Mutluluğunu kendin yaratmalısın Mathea."

"Bir zamanlar ne kadar güzel ve eğlenceli olduğumu birileri hatırlayacak olsaydı keşke."

 "Yatak odasındaki yatağın önünde duruyorum ve insanın anı nasıl yakalayacağını hala bilmiyorum."

"Şimdi düşünüyorum da çok az şey yapmışım, anlamlı hiçbir şey yapmamışım."

"Ama kimi zamanlar insanın anlamsıza anlamı kendisinin vermesi gerekiyor."

"Yaşam ancak eylemle anlam kazanır."

"Hiç kimse fark etmeyecek olduktan sonra güzel olmak anlamsız."

"İnsan uykuya dalarken yanında uyanık birinin olması güzel bir şey."

"Hayat yaşamaya değer mi bilmiyorum. Bunu ölmeden önce bilemem, büyük olasılıkla öldükten sonra da bilemem."

"Ölümden korktuğumdan daha fazla, yaşamaktan korkuyorum."

Sevgiyle...

İnstagram@bybucanni





8 Eylül 2023 Cuma

Ahşap Balık Boyama Zemininde Zihin Toplama


Bazen benden başka herkesin bolca zamanı var sanıyorum. 

Öyle çok şeye yetişebiliyor gibi görünüyorlar ki şaşıp kalıyorum.

 Eminim herkesin kendince koşuşturmacaları vardır. 

Belki onlar zamanlarını daha iyi yönetiyorlardır.

Benden daha planlı, daha programlıdırlar.

Ya da benim tarafımdan görünen yüzü böyledir.

Bunu nasıl başarıyorlar bilmiyorum ama inanın özenmemek mümkün değil.

Yetebilenlere şapka çıkarıyorum : )


Bense şuncacık balıkları boyayabilmek için ne çok işi öteledim.

Ötelerken vicdan yaptım.

Sonuçta hepi topu 2 güncük iznimde ne yapabilirsem kardı.

Programımda ki işler hep elalem tayfasını memnun etmek için yapılacak işlerdi.

Bir balıklarıma bir işlere baktım.

Sonra bir amaaaaan çektim. 

Bugün de böyle olsun biraz da dağınık kalsın.

Elalem tayfası da azıcık hoş görsün.

Kirli camları, süpürülmemiş evi, toparlanmamış dağınıklığı görmezden gelsin.

Bıraksınlar yakamızı da bu seferlik de kendi zihnimizi toplayalım. 


Oturdum masanın başına aldım elime fırçayı biraz da ruhumu parlattım.

Bütün günümü şu dört balıkla geçirir gibi görünürken, kendi içimde bir çok hesaplaşma, 

bir çok yüzleşme, bir çok çözümleme yaşadım.

İşim bittiğinde bir hafiflemiştim sormayın : )

Evin haline gözüm kayınca azıcık canım sıkılmadı değil ama balıklarımın renkleriyle içimi yeniden

 çiçeklendirdim.

İyi mi ettim? Vallahi iyi ettim.

Arada koyvermek iyidir ; )

Sevgiyle...

İnstagram@bybucanni



4 Eylül 2023 Pazartesi

Kelebekler Zamanı / Julia Alvarez


Bu gün size çok etkilendiğim bir kitapla geldim.

Kelebekler Zamanı/ Julia Alvarez

Kelebekler Zamanı 1930- 1961 yılları arasında Dominik Cumhuriyeti'nde başkanlık yapan

Rafael Trujillo'nun diktatör rejimine karşı çıkan 

dört kız kardeşin mücadelesini anlatıyor.

Gerçek olaylar, gerçek kahramanlar.

Sadece hikaye kurgu.

Mirabal Kardeşler...

Patria, Minerva, Maria Teresa( Mate) 

Dördüncü kız kardeş Dede.

Dominik halkının onlara verdiği isimleriyle 'Kelebekler'.

Yazar hikayeyi hayatta kalan Dede ve diğer üç kız kardeşin günlüklerinden yola çıkarak 

onların ağzından anlatıyor.

Bence bu anlatım şekli hikayeyi daha da derinleştirmiş.

Öyle ki okurken birilerinin günlüklerini gizlice okuyormuşsunuz ,

 öğrenmemeniz gereken şeyleri öğreniyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz.

Merak galip geliyor, hikaye akıp gidiyor.

Yaşanan olaylar sizi içine çekiyor.

Aslında kızların konforlu bir hayatı var.

Rejime ayak uydursalar, olanlara kör kalsalar, gül gibi geçinip gidecekler

ama onlar diğer kelebeklerin de uçmasını istiyor.

Hayatları pahasına özgürlük adına mücadeye devam ediyorlar.

Birçok kez hapsedilip birçok işkenceye maruz kalıyorlar.

Bütün bunları kendi ağızlarından dinlemek oldukça sarsıcı.

Okurların Kimi Patria'yı, kimi Minerva'yı okumayı sevmiş.

Ben en çok Maria Teresa (Mate)'yı okumayı sevdim.

İçlerinde en küçük, en naif, en kötü işkenceye maruz kalan o.

Canım Mate ❤

Katledildiklerinde en büyüğü 36 en küçüğü 25 yaşında.

Ev hapsindeyken resmi izinli olarak hapisteki kocalarını ziyaret etmek için yola çıktıkları gün, 

25 kasım 1960 günü

hain bir suikasta kurban gidiyorlar.

Dede kız kardeşlerinin katledildiği gün onlarla olmadığı için hayatta kalmayı başarıyor.

Kelebekler özgürlük yolunda elde ettikleri başarıyı hiçbir zaman göremiyor ancak 

 gelecekti kız kardeşlerinin yollarını açmayı başarıyorlar.

Birleşmiş milletler 25 kasım gününü kadına yönelik şiddetle mücadele günü ilan ediyor.


Bir de filmi varmış ben izlemedim ama olur ya izlersek diyr onu da buraya eklemiş olayım. 

"Tropico de Sangre"

Sevgiyle

İnstagram@bybucanni




26 Ağustos 2023 Cumartesi

O konuşurken zihnimden gecenler...

Kendini değersiz hissetmeni istemem, dedi. Sanki onu değerli kılan kendisiymiş gibi.
03 haziran 22  

Böyle bir not yazmışım. İnsanlar kendilerini ne kadar yüceltiyor. Saçmalık...

18 Ağustos 2023 Cuma

Tombilik



Üretmekten vazgeçmiş değilim yanlış anlaşılmasın : )


Kaşla göz arası bir ayıcık çıkarabilirim meydane.

Hatta onlara değişik maceralar bile yaşatabilirim 💘


Telefonumdaki resimleri düzenlerken rastladım bu tombilike. 

Aslında ne güzel şeyler üretmişim.

Tembellikten bir çoğunu buraya eklemesemde bir kısmını instagram da paylaşmışım. 

Bir dolaşmak isteyenler buyursun ; ) 

İnstagram@bybucanni


Sevgiyle...

14 Ağustos 2023 Pazartesi

Sana Bu Hayatı Yaşatacağım

Kalem ve kağıt her zaman en yakın dostum oldu.

Kendimi bildim bileli günlük tutarım. 

Günlük dışında da illa ki cilt cilt bir şeyler defterim olur benim.

Yıllara göre şiir defteri, anket defteri, telefon defteri, günlük rutin defteri, niyet defteri, 

kitap inceleme defteri,

 alıntılar defteri, 

kendi yazdıklarım defteri, 

yapılacaklar defteri, finans defteri, sol el çalışma defteri, defteri de defteri. 

Defteri olmazsa not kağıtları.

Kendime yazmak için türlü icatlar bulurum.

Mutluluk kavanozumda bu icatlardan biriydi.

Mutlu hissettiğim anları bir not kağıdına yazar katlar atardım bu kavanoza.

Yıllar içerisinde kavanozumda bir not defterine kaptırdı yerini.

Maalesef not defteri de akıllı telefona. 

Kavanozlu zamanlarda daha genç olduğum için doğal olarak heyecanlarım da daha fazlaydı.

 Anlayacağınız kavanozu doldurmak pek de zor olmuyordu.   :))

Sonra olgunlaşıp dinginleştikce anlar bana yetmez oldu.
 
Anlık mutluluklar yerine daimi huzurun peşine düştüm.

Bu sefer şu oldu mutlu oldum, şu gün şurada çok eğlendim yerine 

ne yaparken iyi hissediyorum, ne yaparken huzur buluyorum 

notları tutmaya başladım.

Tabi ki bunları laf olsun diye değil bana iyi geldiği için,

keyfimin kaçtığı, modum düştüğü zamanlar da dönüp 

beni yükseltecek bir liman yaratabilmek için yapıyordum ve hala yapıyorum.
 
Her seferinde de işe yarıyor biliyor musunuz? 

Klasik bir laf varya "mutluluğu dışarıda arama mutluluk senin içinde" 

öyle doğru ki.

İçe dön, 

kendine dön, 

kendi ihtiyaçlarına bak, 

kişiler olaylar gelip geçici. 

Sadece sen varsın. 

Seni en iyi sen bilirsin.
 
Kaynak sende. 

İçe dön ve o kaynağı kullan.

Artık bunları biliyorum. Notlarım bana hatırlatıcı oluyor.

Yolumu kaybettiğimde yönümü kendime, kendi kaynaklarıma çeviriyorum.

Gel canım diyorum gel, sana bu hayatı yaşatacağım.

Bu gemiden mutsuz inmeyeceksin :) 
*(Şuan aklıma Nadide Hayat filmindeki Demet Akbağ'ın repliği geldi. En sona ekleyeceğim.) 

Ne seversen onu yapalım. 

Bazen yürüyelim, 

bazen yeni yerler yeni şeyler keşfedelim, 

bazen kitap okuyalım, 

bazen  sarılalım, bazen gülelim. 

En çok ta üretelim. 

Bilirim, 

üretmek sana iyi gelir canım kendim ❤


* Nadide Hayat replik; 

 “Bu hayat benim. Yarısını başkaları için yaşadım.
Geriye ne kadar ömrüm kaldı bilmiyorum.
Belki kırk yıl, belki bir gün.
Geriye kalan hayat benim ve ben nasıl istiyorsam öyle geçecek. Ben bu gemiden mutlu ineceğim.”

Sevgiyle...

İnstagram@bybucanni


9 Ağustos 2023 Çarşamba

Eskimeyen Dost

Salına da salına da  gel hadi yavrum dön dolaş yine bana gel...💫

Burayı öyle çok seviyorum ki. 

Blogger benim için uzunca bir süre arayıp sormadığım ama başım sıkıştığında koşa koşa geldiğim eski bir dost gibi. 

Güvenilir alanım. 

Her geldiğimde illa ki heybeme atacak bir şeyler bulurum buralarda. 

Hiçbir şey bulamazsam en kötü soğumuş gönlümü ısıtırım. 

Dün bi tutunamadım hiçbir şeye 

öyle yaptım olmadı, böyle yaptım olmadı.

Bir türlü ruhumu sakinleştirecek alan bulamamışken dur dedim biraz blog gezeyim. 

Bir uçtan bir basladım. Ondan ona, ondan ona içerikleri okumak şöyle dursun yorumları bile okudum.

Özlemişim 💙

İnsanların samimiyetini, naifliğini özlemişim.

Baktım yeni bloggerların yanında  uzun yıllar istikrarla yazan, hala  gemiyi terk etmeyen bir tayfada var.

Helal olsun dedim.

İçim açıldı, çiçeklendim. 💚

Keşke dedim ben de yazabilsem yeniden.

Paylaşabilsem.

Denerim en azından dedim. 

En azından şuan ki hislerimi yazıp, buraların bana ne kadar iyi geldiğini hatırlasam o bile yeter dedim.

Yazdım. 

Sevgiyle...

İnstagram@bybucanni

INSTAGRAM bybucanni

 

KAÇ KİŞİ ONLINE