25 Şubat 2022 Cuma

Yeni Yaşıma Sevgiyle



Merdivenleri üçer beşer çıkmanın sevinci kaldı mı içinizde?

30' lu yaşların sonunda çok sevdiğim bir yazarla konuşma şansı bulmuştum. 

Konu yaşa gelince kırkların güzel olduğunu ama ellilerin daha da güzel olduğunu söylemişti.

Şuanda ben kırkların sonuna doğru ilerlerken hocanın ne demek istediğini daha iyi anlıyorum.

Koşa koşa  çıktığım merdivenleri usul usul iniyorum şimdi.

Koşa koşa çıktığıma değil de usul usul indiğime seviniyorum.

Kavgaları, hırsları, telaşları, kaygıları bir bir bırakarak iniyorum basamakları.

Artık elalem için değil kendim için yasıyorum hayatı.

Mesela artık güçlü durmak zorunda hissetmiyorum kendimi.

Herkes gibi benim de zayıf yanlarım var kabul ediyorum.

Kimseyi eylemek zorunda da hissetmiyorum artık,
 bırakıyorum akışa.

O şunu almış, bu şuraya gitmiş, şu trendmiş vs. durumlarını çoktan kaldırdım rafa.

Aykırı düşmemek için benzer olmak zaten ezelden yoktu ruhumda.

Tek derdim kendim olabilmekti.

Adım adım kendimi anlamak, kendimi sevmek.

Mesela saçlarımı da boyatmıyorum artık.

Daha erken, beyazlar yaşlı gösterir laflarına tıkıyorum kulaklarımı.

Nasıl büyüdüğüme şahit olduğum gibi nasıl yaşlandığıma da şahit olmak istiyorum.

Koşarken kaçırdığım her ne varsa yavaşlayarak fark etmek istiyorum.

Bana dayatılanlara değil, kendi seçimlerime göre yaşamayı istiyorum hayatı.

Ve artık kesin ve net biliyorum aradığımın ne olduğunu.

Aradığım şey benim içimde.
 
İçime döndükçe sakinleşiyorum.

İçime döndükçe farkındalığım, farkındalığım arttıkça huzurum çoğalıyor.

Etraftan elalem tayfasından sıyrılıp kendime döndükçe yeşeriyorum.

Ben yeşerdikçe etrafım çiçek açıyor.

Ben iyiysem onlar daha iyi oluyor.

Evet yalan yok hala tahammül edemediğim şeyler var elbet.

Ama dedim ya her basamakta bırakıyorum tek tek tahammülsüzlükleri.

Biliyorum daha gidecek çok yolum, görecek çok şeyim var.

Kendimle el ele aydınlatıyorum bütün yolları.

İçimde ki sevinç kocaman

 ama

 bu sefer hızlanmaktan değil yavaşlamaktan.


Yeni Yaşıma Sevgiyle 

İnstagram: @bybucanni


2 Ocak 2022 Pazar

Yeni Yıl Hedeflerimi Düşünüyorum ; )


                          📌Hiç kimse benim gibi değildi. Ve ben de hiç kimse gibi değildim. 

                              Ben tek başımaydım onlarsa herkes   #dostoyevski


📍Yeni seneyi, 

yeni sene için hedeflerimi, 

hedeflerime ulaşmak için neler yapmam gerektiğini düşünürken 

aklıma 'hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir' sözü geldi. 

O zaman boş ver dedim kendi kendime. 

Varacağın yeri düşünüp durmaktan vazgeç, kendini yola bırak, 

yolculuğun tadını çıkar.

Olacak olan olacak, gelecek olan gelecek, gidecek olan gidecek.

Sen sadece teslim ol.

Teslimiyet seni zaten istediğin limana taşıyacak. 

Sadece inan, güven ve gözlerini sahip olduklarına çevir. 

İçime bir ferahlık çöktü o an. 

-Ohh, dedim. 

Şükrettim sahip olduklarıma.

İyi hissettim. 

Kendim ve herkes için bol kahkahalı, neşeli , huzurlu, sağlıklı bir yolculuk diledim. 

❣❣❣❣❣❣❣❣❣❣❣❣❣❣❣

Gözlerimizin sahip olduklarımızı gördüğü bir yıl olsun. 

Bütün güzellikler bizi bulsun. 

Sevgiyle... 

İnstagram:@bybucanni

27 Aralık 2021 Pazartesi

Çay mı kahve mi?




Çay mı kahve mi derseniz çay derim ben.

Çayın yeri başkaaa, kahvenin yeri başka.

Çay olmazsa olmazdır bizim için.

Hemen hemen her evde illa o çay demlenir. 

Tıslaya tıslaya kaynar ocakta, 

o tıslama ev halkına gizli bir huzur verir inceden.

-Çayı koy geliyorum, denir.

-Bi çay getir  abime, ablama çay ocaklarında en çok duyulan söylemdir.

-Herkese benden çay, Şakire yok, der 

Şener Şen Çiçek Abbas'ta :)

Çay biraz rutine binmiştir hayatımızda.

Peki ya kahve?

Kahve içilecekse 
 
ya bir dert ya bir sevinç dökülecektir ortaya kaşla göz arası. 

-Bi kahve yapayım, ya da bi kahve yap ta içelim karşılıklı dendi mi vardır işin içinde bir iş.

-Misafir kısa kalacaksa da kahve yapılır, hürmeten. 

Ya da işler güçler bitti mi şööyle bir keyif kahvesi içilir karşılıklı.

Kız bile kahve ile istenir.

Sözlerim günümüz kahve tiryakileri için değil elbette. 

Kahvenin daha değerli çayın daha ulaşılır olduğu zamanlar icindir.

Çay mı kahve mi derseniz;

Deriin muhabbetler için illa ki çaydır benim için. 

Uzun uzun konuşulur. Uzun uzun içilir.

Konuşturur, hafifletir. 


Sevgiyle...



















16 Aralık 2021 Perşembe

Özledim, aldım yanıma Eeyore'yi geldim


Oysa ne okumaktan ne üretmekten vazgeçtim.

Sadece buralara bir türlü tekrar alıştıramadım ayağımı. 

Ne çok severdim, ne iyi gelirdi buralar bana. 

Sonuçta ilk göz ağrımız, hatta paylaşım yaptığımız yerlerin en keyiflisiydi. 

Resim yüklemek, blog düzenlemek şimdiki gibi şıp diye olmuyordu. 

Emek ve zaman gerekiyordu. 

Belki o emeklerin yüzü suyu hürmetine dönüp dönüp gelmelerim :) 

Ya herkes gibi kolaya kaçıp diğer sosyal mecralarda yapıyorum paylaşımlarımı,
 ya da kendime saklıyorum çoğu zaman 
okuduklarımı,ürettiklerimi ve heyecan duyduklarımı.

Oysa burası güzeldi, samimiydi. 

Ne diyordum...

Aslında ne okumaktan ne üretmekten vazgeçtim. 

Bir tek gezmek gelmiyor benimle artık, kırdı dizini oturuyor. 

Malum onunda sebebi pandemi. 

Bir bitemedi gitti. 

Sizi bilmiyorum ama ben hala normal hayatıma dönemedim. 

Kendim hastalanırım korkusundan değil daha çok başkalarını hasta etme korkusundan.

İhmallerin nerelere vardığını görüyorum ve kimseye sebep olmak istemiyorum. 

Ev-iş arası mekik dokumaktan, sevdiklerime sarılamamaktan, 
toplaşıp sabahlara kadar oturamamaktan 
bunalıyorum. 

Olsun en azından herkesin sağlığı yerinde demek son zamanlarda pek avutmuyor beni. 

Ve yine sadece kitaplara ve yünlere sarılıyorum.

Peki yetiyor mu?

Bir zamanlar şöyle bir laf ederdim; bana bir oda dolusu kitap, bir sepette yün verin yeter. 

Maalesef yetmiyormuş bunu da öğrendim...

Sevgiyle...


16 Eylül 2020 Çarşamba

Evde Kal Dediler Kaldık

 Pandeminin başlaması ve vaka sayılarının artmasıyla birlikte bende bir dönem evden çalıştım. 

İlk başlarda yaptığımız paniği hatırlarsınız. 

10 günde bir evden çıkıp,  koşa koşa alışverişimizi yapıp, bir çırpıda evlerimize dönüyorduk. 

Evlerimize dönmüş olmak rahatlatmıyor, aldıklarımızı köpüklü sularla yıkayıp, dezenfekte edip, üst baş

 yıkıyorduk. 

Kısaca tam bir kabusun içine düşmüştük.

Sonra zamanla ufak ufak gevşemeler başladı. 

Yavaş yavaş yeni sürece alışmaya başladık 

ki;

vaka sayılarının azalmasıyla masa başlarımıza geri döndük. 

Biz döndük çünkü çalışmak zorundaydık. 

Peki çalışmak zorunda olmayanlara, rahat ve güvenle evinde oturma şansına sahip olanlara 

ne oldu da  bizimle birlikte yollara döküldüler.

Bırakın eve sığmayı, insanlar bulundukları şehirlere sığamadı. 

Sığamadı bari maskesini adam gibi taksaydı.

Sonuç ortada.

Biz evden 10 günde bir alışveriş için çıkarken emeklileri, ev hanımlarını bir türlü evlerine sokamadık,

 Bahane olarak da daralmaktan, bunalmaktan vs. bahsettiler. 

Peki bu insanlar neden evlerine sığamadılar. 

Bu süreçte eşimle kafamıza en çok takılan konu bu oldu. 

BU İNSANLAR EVLERİNİ SEVMİYOR MU?

İnanın böyle ciddi bir süreçte evlerinde kalamamalarına hayret ettim.

Tabi bir sürü teori ürettim bunun üzerine. 

Bu insanlar neden evlerinde duramıyor? 

Sonuçta ucunda ölüm var.

- Ya çok benciller (çünkü bu konu sadece kişiyi etkilemiyor, hepimiz birbirimizden sorumluyuz)

-Ya çok cahiller

-Ya aile ilişkileri iyi değil

-Ya evde oyalanacak bir şey bulamıyorlar

-Ya da insansız yapamıyorlar 

Liste uzar da uzar. 

Peki ben bu süreci nasıl geçirdim? 

O kadar uzun zamandır çalışıyordum ki ilk günler ne yapacağımı şaşırdım.

Evden çalışmaya devam ettiğim için ilk işim iş programımı oturtmak oldu.

İşim evime uzak olduğu için yolda geçen zamanlar, 

arkadaşlarımla sosyalleşemediğim için dışarda geçirdiğim zamanlar 

hepsi birden bana kalmış oldu.

Oturdum düşündüm,

şimdiye kadar zaman bulup da yapamadığım neler var? 

İlk önce egzersizi soktum hayatıma. 

Öyle iyi geldi ki işe başladıktan sonra bile uyanma vaktimi biraz daha öne çekerek 

rutinime devam ettim.

Hiç yapamadığımız sabah kahvaltıları ve kahvaltı masasında uzayan sohbetler,

 eşimle en çok sevdiğimiz şey oldu.

Bulduğu her fırsatta kitap okuyan biri olarak bol bol kitap okudum.

Hiç beceremediğim mayalı poaçayı 

hatta ekmek yapmayı bile öğrendim.

Eşimle mutfakta harikalar yarattık :))

İzlemediğimiz dizi, film, belgesel kalmadı.

Evde ertelediğim işlerime huzurla zaman ayırdım. 

Fazlalıklarımdan kurtuldum.

Hobilerime zaman ayırdım.

Ve inanın bunları yaparken günün nasıl geçtiğini zerre anlamadım.

Ben hayatı eve sığdırdım.

Çünkü büyüklerimi düşündüm.

Çünkü ailemi düşündüm.

Çünkü çalışmak zorunda olup çocuklarından ayrı düşen arkadaşlarımı düşündüm.

Çünkü komşularımı düşündüm.

Çünkü insanlığı düşündüm. 

Kırdım dizimi hayatı eve sığırdım.

Ve istedim ki bunu herkes yapsın.

Çünkü kurtuluşumuz birbirimize bağlı. 


Sevgiyle...

bybucanni

 

KAÇ KİŞİ ONLINE